Galata Kulesi İstanbul'un en eski yapılarından biri olarak dikkat çeker. Bu tarihi kule, pek çok deprem ve yangına direnmiş, yıkılmamış ayakta kalmayı başarmıştır. Deyim yerindeyse Galata Kulesi, "İstanbul'un çirkin binalarına inat parmak uçlarına basarak, uzun boylu bir fotoğraf vermeye çalışır."
Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasius Oilozus tarafından 528 yılında fener kulesi olarak ahşaptan inşa ettirilmiş, 1348 yılında Cenevizliler tarafından Christea Turris (İsa Kulesi) adıyla işlenmemiş moloz taştan yeniden yapılmıştır. Tekrar inşa edildiği bu dönemde, etrafına derin hendekler kazılmış, fakat zamanla hendekler doldurulmuştur. Yapılan statik hesaplamalar ağırlığının on bin tonu bulduğunu göstermektedir. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğunun yönetimine geçen Galata Kulesi, İmparatorluğun en parlak ve en bunalımlı dönemlerine tanıklık etmiştir. 1509 yılında büyük bir deprem İstanbul'u alt-üst ederken Galata Kulesi ve surları da "Küçük Kıyamet" olarak adlandırılan bu felaketten büyük zarar görür. Bu büyük felaketten sonra 1510 yılında Mimar Murad Bin Hayreddin tarafından onarılır.
Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasius Oilozus tarafından 528 yılında fener kulesi olarak ahşaptan inşa ettirilmiş, 1348 yılında Cenevizliler tarafından Christea Turris (İsa Kulesi) adıyla işlenmemiş moloz taştan yeniden yapılmıştır. Tekrar inşa edildiği bu dönemde, etrafına derin hendekler kazılmış, fakat zamanla hendekler doldurulmuştur. Yapılan statik hesaplamalar ağırlığının on bin tonu bulduğunu göstermektedir. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğunun yönetimine geçen Galata Kulesi, İmparatorluğun en parlak ve en bunalımlı dönemlerine tanıklık etmiştir. 1509 yılında büyük bir deprem İstanbul'u alt-üst ederken Galata Kulesi ve surları da "Küçük Kıyamet" olarak adlandırılan bu felaketten büyük zarar görür. Bu büyük felaketten sonra 1510 yılında Mimar Murad Bin Hayreddin tarafından onarılır.
IV. Murat (1612-1640) zamanında Hezarfen (bin fen) lakaplı Ahmet Çelebi, hayatı, doğayı anlamaya ve yön vermeye çalışmıştır. En büyük tutkusu bir kuş gibi uçmaktır. Bu uğurda gecesini gündüzüne katarak Leonardo da Vinci'nin notları ve gözlemleriyle teknik bilgisini derinleştirir ve hazırladığı kanatlarla, önce Okmeydanı'nda rüzgarın sert estiği bir günde uçuş talimi yapar. Daha sonra uzun süre havada kalabileceğini anlayınca Galata Kulesi'ne çıkıp tarihteki ilk uçuşu gerçekleştirir. Galata Kulesi'nden havalanan Hezarfen Ahmet Çelebi İstanbul Boğazı'nın karşı kıyısında, yaklaşık 6 km. uzaktaki Üsküdar semtine kadar uçmayı başarmış ve Doğancılar Meydanı'na inmiştir.
Lale Devri'nde ilk itfaiye birliğinin kurulmasıyla Galata Kulesi de yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmaya başlar. Kulenin tepesine yerleştirilen büyük davul, İstanbul'u , yangınlardan haberdar eder. Ancak kulenin büyük bölümü III. Selim döneminde çıkan bir yangında hasar görür. 1831 yılında çıkan bir başka yangından daha etkilenir. 1875 yılında ise, büyük bir fırtına kulesini devirecektir. II. Mahmut döneminde gerçekleştirilen onarımlarla kulenin üst katına, İstanbul'u panoramik olarak görme imkanı sağlayan bir gezinti yeri eklenir. Tepesine de davul yerine bayrak ve fener asılır.